İhtiyaçlar Değil Arzular Sınırsızdır
Özellikle iş hayatına atıldığımız andan itibaren kitap okumaya vakit ayırdığımız süre oldukça kısıtlı olmaya başlar. İşlerimizin yoğunluğu bizleri boş vakitlerimizde dinlenmeye yönelik aktivitelere sürüklemektedir. Ama artık teknoloji o kadar ileri boyutlardaki, okumayı arzuladığımız kitaplar bir anda önümüze serilebiliyor; email adresimize gelen güzel bir alıntı bizleri farklı yerlere götürebiliyor. İşte hoşuma giden alıntılardan bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum…
Ernie J. Zelinski’nin Çalışmama Keyfi (The Joy of Not Working) isimli kitabı Türkçe hariç 14 dile çevrilmiş. Kitap bir taraftan insanın sevdiği işi yaparsa başarılı olacağını, bir taraftan da verimli çalışabilmek için dinlenmenin ne denli önemli olduğunu anlatmakta.
Kitaptan bazı ilginç alıntılar şöyle:
* Babam bana çalışmayı fakat işin esiri olmamayı öğretti. Şimdi okumanın, hikaye anlatmanın, şakalaşmanın, konuşmanın ve gülmenin iş kadar hatta ondanda önemli olduğunu biliyorum (Abraham Lincoln).
* Boş zamanı iyi değerlendirmek, çok ciddi bir sorumluluktur (William Russell).
* Çok çalışmaktansa, çok çalışan birinin arkadaşı olmayı yeğlerim (Clarence Darrow).
* Bu dünyada iki trajedi var. Biri istediğini elde edememek, diğeri de elde etmektir (Oscar Wilde).
* Gereğinden çok çalışmanın karşılığını ileride bir gün alabilirsiniz, ama dinlenmenin karşılığını hemen alırsınız (Graffiti).
*Çoğu insan yılda bir – iki kez düşünür. Ben uluslararası şöhretimi haftada bir – iki kez düşünme ve dinlenmeye vakit ayırma sayesinde yaptım (George Bernard Show).
* Kalitenizin ölçüsü boş zamanlarınızda ne yaptığınızdır. Medeniyetlerin kalitesi de insanlara sağladığı boş zaman ve bunun kalitesi ile ölçülür (Irwin Edman).
* Doğa, bize fazla aceleci olmanın bir işe yaramayacağı gerçeğini ölümle anlatmıştır (Grafiti).
* İşinizin çok önemli olduğunu düşünüyorsanız, bu sinirlerinizin ciddi biçimde bozulduğunun en açık göstergesidir (Bertrand Russell)
* İşini her şeyden önemli sayarak günde sekiz saat çalışan, sonunda çalıştığı yerin başına geçer ve günde aynı hızla yirmi dört saat çalışmaya mahkum olur (Robert Frost).
* Mutluluğun formülü, gerektiğinde önemsiz şeylerle meşgul olabilmektedir (Edward Newton).
* Bitap bırakan günlük yaşam, ancak bir aptalın karşılaşabileceği bir hayat krizidir (Anton Çehov).
* Eğer boş zamanınız yoksa, ruhunuzu kaybediyorsunuz demektir (L.P.Smith).
* İnsan ihtiyaçlarının değil, arzularının esiridir. İhtiyaçlar değil arzular sınırsızdır. (Gaston Bachelard).
* Televizyonu çok eğitici buluyorum, ne zaman birisi televizyonu açsa yandaki odaya gider ve kitap okurum (Groucho Marx).
* Yalnızlıktan hoşlanmıyorsanız, evlenmeyin (Anton Çehov).
* Birisi paranın her kapıyı açtığını söylüyorsa, parası yok demektir (Ed Howe).
* İyi bir dinlenme, iyi bir işin yarısıdır (Yugoslav atasözü).
Geçenlerde Sadi Özdemir’ in yeni çıkan “Cesur Girişimciler” adlı kitabını okudum. Küçük ve Orta Boy İşletmelerin(KOBİ) başarı öykülerini konu ediyor. Nereden nereye geldiklerini bilerek, özünü kaybetmeden şu anda Türk Sanayisi’nin nabzı olabilecek birçok adsız kahramanın öyküleri var bu kitapta. Kitapta konu edilen kahramanların (girişimcilerin) azmine ve hırsına hayran kaldığım için kitabın arka kapağında yer alan ilginç konu başlılarını sizlere aktarmak istiyorum.
* Arçelik’te çalışırken bir parçanın çok pahalıya Almanya’dan ithal edildiğini gören Adapazarlı gençler o parçayı üreterek; Almanların Almanya’daki fabrikasını kapatmalarına neden olabilirler miydi?
* İlkokulu bile 9 yılda bitirebilen Gaziantep’li Mennun Usta, 15 dakika incelediği herhangi bir makineyi yapabilme yeteneğine ‘bilimsel çalışma’ vizyonu eklemeseydi, yapabildiklerinin sadece taklitçilikle sınırlı kalacağını anlayabilir miydi?
* Üniversitede okurken yoksul öğrenciler için ‘yurtta toplu yemek örgütleyen’ Sivas’lı Sadık, sonradan seçkin bir yemek şirketinin sahibi olabilir miydi?
* Ya da Tunceli’li bir kapıcının orta terk oğlu Hasan, sıradan fırıncıyken bunca okumuş ‘şehir kültürlü’ girişimci arasından sıyrılıp; nasıl olurda dünya standartlarında pasta ekmek zinciri kurabilirdi?
* Veya bilardo oynama tutkusuyla önce İstanbul’da sonra denizci olup yurtdışında uğradığı her limanda bilardo peşinde koşan Zeki Dolma; bu tutkusunu girişimciliğe doğru adımlarla dönüştürmeseydi ‘Bering Boğazı’nda adını bile duymadığı bir yere bilardo masası kurabilir miydi?
Başarıya başarı katmanın hiçte zor olmadığını ve azmin küçük fırsatları kullanarak insanları nerelere götürdüğünün güzel örnekleri anlatılmakta bu kitapta. Bazen hiç aklımıza gelmeyecek hatta küçük bir tebessümle andığımız hayallerimizin gerçek olması inanın sadece bir anlık. Sanırım burada önemli olan hayallerimize ulaşabilecek yolları doğru saptayabilmek….
İstanbul Eğitimler